Bain & Company Küresel Girişim Sermayesi Raporu: Uluslararası girişim sermayesi fonları, 2022'deki enflasyon ve faiz artışı kaynaklı ani karşı rüzgarlara karşın yeniden uzun vadeli büyümeye hazırlanıyor

Merkez bankalarının artan enflasyona yanıt olarak faiz oranlarını keskin bir şekilde yükseltmesine bağlı olarak 2022’nin ortalarında satın almalarda yaşanan sapmalara karşın küresel girişim sermayesi, daha güçlü ve uzun vadeli büyüme açısından iyi konumda olmayı sürdürüyor.

  • 30 Mart 2023
  • Bain & Company Küresel Girişim Sermayesi Raporu: Uluslararası girişim sermayesi fonları, 2022'deki enflasyon ve faiz artışı kaynaklı ani karşı rüzgarlara karşın yeniden uzun vadeli büyümeye hazırlanıyor için yorumlar kapalı
  • 236 kez görüntülendi.
Bain & Company Küresel Girişim Sermayesi Raporu: Uluslararası girişim sermayesi fonları, 2022'deki enflasyon ve faiz artışı kaynaklı ani karşı rüzgarlara karşın yeniden uzun vadeli büyümeye hazırlanıyor
  • Merkez bankalarının artan enflasyona yanıt olarak faiz oranlarını keskin bir şekilde yükseltmesine bağlı olarak 2022’nin ortalarında satın almalarda yaşanan sapmalara karşın küresel girişim sermayesi, daha güçlü ve uzun vadeli büyüme açısından iyi konumda olmayı sürdürüyor.
  • 2022 işlemlerinde, satın alma değerlerinde ve fon büyüklüklerinde meydana gelen sert düşüşlerden sonra bile girişim sermayesinin temelleri hala güçlü kalmaya devam etmektedir. Sektör 3,7 trilyon dolarlık hazır yatırım yapılabilecek fonu elinde tutuyor
  • Küresel varlık servetinin yarısını oluşturan bireysel yatırımcılar, girişim sermayesinin bir sonraki itici büyüme motoru olacak
  • Bain, yüksek faiz oranları sürerken girişim sermayesinin konumlanmasının organik büyüme ve genişleyen marjlar ekseninde olması gerektiğini düşünüyor
  • Küresel enerji dönüşümü ve web3, girişim sermayesi için hem bazı zorluklar hem de fırsatlar sunuyor

Bain & Company’nin 27 Şubat 2023’de yayınlanan 14. yıllık Küresel Girişim Sermayesi Raporu’nun ortaya koyduğu sonuçlara göre küresel girişim sermayesi; artan enflasyon ve faiz oranlarının yanı sıra yaşanan ekonomik çalkantıların ve belirsizliklerin yol açtığı ani olumsuzluklara karşın, daha güçlü ve uzun vadeli büyüme yönündeki trendi 2022 yılında da devam ettirdi.

Rapor yıl ortasında ABD Merkez Bankası’nın sert bir şekilde yükselen enflasyona yönelik olarak gerçekleştirdiği bir dizi faiz artışının satın almalar, satışlar ve fon toplama alanlarında tetiklediği sapmalara rağmen, 2022’nin hala girişim sermayesi tarihindeki en güçlü ikinci yıl olduğunu vurguluyor.

Uzun zamandır yaşanmayan makroekonomik şoklar ardından Haziran ayında yaşanan gerileme, girişim sermayesi endüstrisinin on yıldır devam eden, tutarlı ve cazip gidişatını önemli ölçüde yavaşlatabilecek bir tablo ortaya koymuş olsa da, Bain’in araştırması, sektörün temellerin güçlü ve dayanıklı olduğunu ortaya koyuyor. Rapor ayrıca, değişen ekonomik dalgalanmalara rağmen girişim sermayesi sektörünün piyasaların sınırlamalarının ötesine geçmek isteyen yatırımcılar için daha da cazip hale gelme potansiyeline işaret ediyor.

Bain ayrıca, küresel bankacılık sisteminin çökme noktasına geldiği 2007-08 döneminden farklı şekilde, girişim sermayesinin gelecekteki büyümesine yönelik temel yatırım tezlerinin bozulmadığını ve mevcut koşulların, sektörün daha önce üstesinden gelemediği herhangi bir durum içermediği değerlendirmesinde bulunuyor.

Bain & Company Küresel Girişim Sermayesi Bölümü Başkanı Hugh MacArthur görüşlerini şu sözlerle dile getirdi: “Bu yıl hareketlilikte hala devam eden bir yavaşlama söz konusu olmakla birlikte, girişim sermayesinin yatırımcılar açısından uzun vadeli çekiciliği hala geçerliliğini koruyor. 2023’te satın alma faaliyetleri toparlanmaya başlarken, sektör uzun vadeli büyümeye yönelik iyi konumunu korumayı sürdürüyor. Anlaşma, çıkış ve fon derleme faaliyetlerindeki düşüşe rağmen 2022, tarihin en iyi ikinci yılıydı. Küresel pazarda inkâr edilemez bir belirsizlik söz konusu, ancak bu, girişim sermayesinin daha önce de karşı karşıya kaldığı ve sonuna kadar yönetebileceği bir durum.”

Sektörün mevcut ve gelecekteki zorluklarını inceleyen Bain’in analizi, faiz oranları daha uzun süre yüksek kalsa bile satın alma alanına enerjisini geri kazandıracak şeyin ekonomik koşullardan ziyade net stratejik “bakış açıları” olduğunu vurguluyor.

Raporda endüstrinin geçtiğimiz yılı 3,7 trilyon dolarlık rekor bir fon birikimi ile kapattığını belirten Bain; yatırımcıların paniklemek yerine riski yönetmeye ve hafifletmeye odaklanarak kendilerini bu sıkıntılı dönemden çıkmak için bir evvelki krizden alınan derslere dikkat çekiyor. Analizin sonuçlarına göre, önde gelen oyuncular makroekonomik koşulları hesaba katarak yeni ve yaratıcı satın alma fırsatları bulmaya ve agresif kalmaya devam edecek.

Bain & Company Küresel Girişim Sermayesi Bölüm Başkanlarından Rebecca Burack ise “Piyasalarda gözle görülür bir aksama olmakla birlikte sermayedarların kendilerini çeşitli koşullarda sağlıkla devam ettirebileceği yeni satın almalar yapacak şekilde konumlamaları mümkün. En iyi fonlar bunu daha az sayıda satın almanın yaşandığı durumlarda bile gerçekleştirebilir. Kazananlar kendilerini kanıtlanmış yatırım tezi alanlarına odaklarken , uzmanlıklarının ve güvenlerinin en yüksek olduğu alan ve sektörlerde yatırım yapmak başarılı olmaları açısından kritik önemde olacaktır. Bu stratejiyi izleyen yatırımcıların çok güçlü getiriler elde ettiğini geçmiş dönemlerde gördük; bu nedenle oyunun içinde kalmak, sektörün tüm paydaşları açısından önemli.” dedi.

2022’de rekor seviyelerde gerileme olsa da piyasa yeniden canlanma için hazır

Bain’in raporu, 2022’nin geniş kapsamlı ekonomik ve jeopolitik türbülansının gidişatını ve bunun makroekonomik rüzgarların yükünü taşıdığını düşündüğü girişim sermayesi sektörü üzerindeki etkisini ortaya koyuyor.

2021’de sektör için 12 yıllık çarpıcı bir yükselişi temsil eden 1 trilyon dolar değerinde gerçekleşen satın almaların,  yeni rekor seviyelere ulaşmasından sonra, girişim sermayesi faaliyetleri 2022 yılının ortalarında yaşanan ani kırılma ile geçtiğimiz yıl küresel satın alma değerinde (eklentiler hariç) %35’lik sert bir düşüşle 654 milyar dolara indi. Bu süreçte, toplam satın alma sayısı %10 düşerek yaklaşık 2.318 adet ile tamamlandı.

2022’nin toplam satın alma değerleri, tarihsel olarak pazardaki en iyi ikinci büyüklüğü temsil etmekle birlikte, bu durum ağırlıklı olarak yılın ilk yarısındaki olağanüstü ivmelenmeden kaynaklandı. Yılın ikinci yarısındaki satın alma faaliyetleri ve değerlerdeki sert düşüş, tüm coğrafyalarda ve çoğu sektörde hissedilirken, Asya-Pasifik’te Covid kısıtlamaları nedeniyle tekrarlanan piyasa kapanmalarıyla daha da şiddetlendi.

Bain, satın alma piyasasının 2022 yılı sonunda nasıl bir tablo ortaya koyacağını, faiz oranlarının yükselmesi ve ekonomik kaygıların yoğunlaşmasıyla birlikte bankaların yıl ortasından itibaren büyük kaldıraçlı işlemlere borç verme konusundaki isteksizliğinin belirlediğini ifade ediyor. ABD ve Avrupa genelinde kaldıraç için kullanılan krediler %50 düşüşle 203 milyar dolara geriledi.

Sonuç olarak yıllarca satın alma büyüklüklerini arttıran, yüksek kaldıraçlı işlemlerde bir düşüş yaşanırken; 2014’ten bu yana her yıl istikrarlı bir şekilde tırmanarak 2021’de 1,2 milyar dolarlık rekor seviyeye ulaşan ortalama şirket satın alma değeri 2022’de %23 azalıp 964 milyon dolara geriledi. Bu durum toplam işlemlerde giderek artan bir pay alan daha küçük ölçekli satın almaların ve Kuzey Amerika satın almalarının %72’sini oluşturan konsolidasyona yönelik küçük şirket alımlarını yansıtırken, yatırımcıları ve “satın al ve konsolidasyonla büyüt” stratejisini takip eden fonlara yöneldi.

Bain’in analizi ayrıca, 2022’de girişim sermayesinde yaşanan gerilemenin, daha öncesinin en hareketli segmentleri olan büyüme sermayesi ve geç aşama girişim yatırımını da etkilediğini ortaya koyuyor. Bu segmentlerdeki toplam satın alma değeri %28 düşüşle yaklaşık 644 milyar dolara geriledi. Yatırımcıların risk iştahını yeniden ayarlaması ve girişim sermayesi ortakların (GP) değerli nakit rezervlerini korumaya yönelik muhafazakâr hamleleri ile birlikte, yükselen faiz ortamının gelecekteki getiriler için satın alma iskonto oranlarını arttırarak fiili aktiviteyi azalttı.

Bain’in analizi, şirket satışlarının yatırım faaliyetlerinden daha sert düştüğünü gösteriyor. Satışlar açısından her kanal düşüşe geçerken; satın alma destekli çıkışlar %42 düşüşle 565 milyar dolara, büyüme sermayesi çıkışları ise %64 düşüşle 312 milyar dolara geriledi. Düşüşler, halka arz piyasasına gerçekleşen hisse satışlarında sert düşüşlerin yanı sıra fondan fona yapılan satın almalarda %58’lik düşüş ile neredeyse tamamen kapandığını yansıtıyordu. Stratejik alıcılara yapılan satışlar, büyük ölçüde kurumsal kazançların dayanıklılığı nedeniyle beş yıllık ortalamanın üzerinde gerçekleşmiş olmakla birlikte, yine de 2022 yılı önceki yıla göre yaklaşık %21 düşüşle kapandı.

Girişim sermayesi fon toplama görünümünün aşırı derecede yükselişe devam ettiği, yeni fon yaratımının ise geçen yılki kötüleşen koşullar ve güven azalmasından dolayı 2021 yılındaki seviyelerin %10 altına inerek -en yüksek ikinci rekor düzeyi olan- 1,3 trilyon dolara düştüğü görülüyor.

Geçen yıl satın alma yapma, satışlar ve kaynak yaratma alanlarındaki tüm düşüşlere rağmen, makroekonomik koşullarda bir dönüşün kesin olarak tahmin edilmesi imkânsız olsa da, girişim sermayesi için uzun vadeli görünüm umut vadediyor ve beklenen yeniden canlanmayı kuvvetle destekleyebileceğini gösteriyor. Bain’in çalışması, girişim sermayesi sektöründe daha fazla büyüme için önemli olacak bazı temel sektör trendlerini ve temalarını da ele alıyor.

Girişim sermayesinin bir sonraki büyük büyüme motoru: Küresel varlık byüklüğünün yarısını temsil eden bireysel yatırımcılar servetleri:

Bain’in raporuna göre girişim sermayesi için yeni büyük büyüme motorunun, bireysel yatırımcılar ve varlıkları olması bekleniyor. Rapor bireysel perakende yatırımcılarının servetlerinin (275 ila 295 trilyon dolar arasında olduğu tahmin edilen) fonlarla yönetilen tüm küresel varlıkların kabaca %50’sini temsil ettiğini, ancak busermayenin yalnızca %16’sının alternatif yatırım fonlarında tutulduğunu; bu segmentin sektör olgunlaştıkça çift haneli büyümeyi sürdürmek isteyen girişim sermayesi yöneticileri açısından çok büyük ve kullanılmayan bir pazarı temsil ettiğini gösteriyor. 

Bain, halihazırda perakende yatırım piyasalarını kovalayan fonların hızla hareket ettiğini ve bunun endüstrinin geri kalanını “oyuna girip girmeme” ve konumları konusunda seçimler yapmaya zorladığını tespit ediyor. Aynı zamanda, çeşitlendirme seçeneklerini ve halka açık sermaye piyasaları ve borçlanma için geleneksel piyasaların sunacağından daha yüksek getirileri buldukça, yüksek servet büyüklüklerine sahip bireyler ve onların yatırım danışmanları alternatif yatırımlara giderek daha fazla ilgi duyuyor.

Yüksek servet büyüklüklerine sahip bireylerin, alternatif varlık sınıflarına erişmesine izin veren birçok fonun piyasaya sürüldüğünü, bankaların ve yatırım danışmanların müşterileri için yeni seçenekleri araştırdığını ve FinTech sektörünün de bu süreci kolaylaştırmak amacıyla araçları ve çözümleri uyarlamaya çalıştığını gözlemliyoruz. Ancak Bain, bu yeni büyüme alanının aynı zamanda, bu kanalı geniş ölçekte çalıştırmak isteyen katılımcılar için zorlu öğrenme eğrileri içerdiği konusunda da uyarıda bulunuyor.

Yüksek faiz ortamı sürerken, girişim sermayesinin hızlı organik büyüme ve marj genişlemesi yaratabilen yatırım tezleri ekseninde bulunması gerekiyor

Bain’in raporuna göre, 2022’den bu yana ortaya çıkan yüksek faiz oranları ve enflasyonist baskı kombinasyonu, girişim sermayesi ve yatırımcıları açısından çifte tehdit oluşturuyor.

Fiyatların ve enflasyonun belirsiz seyrine yönelik tahminde bulunmanın zorluğunun altı çizilen analizde; yaşlanan nüfus, hükümet bütçelerindeki kesintiler ve küresel tedarik zincirindeki sıkıntılar nedeniyle artan malzeme maliyetleri ve üretimi ülke içine taşıma eğilimleri dahil olmak üzere bir dizi güçlü trendin ise kalıcılığını devam ettirdiği belirtiliyor. Tarihsel olarak eşi benzeri görülmemiş sıfıra yakın ve hatta negatif faiz oranları döneminin sona erdiği ve dolayısıyla yatırımcıların daha yüksek faiz oranı riskini üstlenmeleri gerektiği görülüyor.

Bu çerçevede rapor, söz konusu durumun girişim sermayesi yatırımları açısından hedef şirketlerde marjları arttırabilme ve organik büyüme yoluyla değer yaratma konusunda yeni bir zorunluluk yarattığı tespitinde bulunuyor. Son yıllarda girişim sermayesi getirileri büyük ölçüde değerleme çarpanındaki artışlardan kaynaklansa da bu, girişim sermayesi ortaklarının gelecekte şirketlerin daha yüksek değerleme çarpanlarına çıkacağı  varsayımına güvenemeyeceği, pazar genişlemesi ve enflasyonist maliyet baskılarının zorlaştırıcı etkisine karşın getirilerin kazançlardaki (FAVÖK) büyüme yoluyla aranması gerekeceğini gösteriyor. 

Bain Türkiye girişim sermayesi ve satınalma ve birleşmeler lideri Volkan Kara, “Önümüzdeki küresel durgunluk ve stagflasyonist dönemde inovatif, ezber bozan yeni teknolojileri merkezine alan şirketler dışında çarpan büyümesi beklemenin çok riskli olduğunu vurguladı, bu dönemde şirket değerlemelerini  ve karlılığı (FAVÖK) büyütmek için pazar payı arttırmak, dikey ve yatay entegrasyon, operasyonel verimlilik artışı, efektif işletme sermayesi yönetimi gibi daha geleneksel metodlara bağlı olacağına dikkat çekti.”

Bain’in raporu bu zorlu ortamda başarılı olacak girişim sermayesi firmalarının; otomasyona, tedarik zinciri çeşitliliği ve siber güvenliğine yatırım yapmak ve faiz oranlarının “daha uzun sürede yüksek” seyredebileceği riskine karşı şirket bilançolarını yönetmek dahil olmak üzere, bu yeni makroekonomik baskılara uyum sağlamanın gerekeceği sonucuna varıyor. Ayrıca girişim sermayesi oyuncularının yatırım alanlarını belirlerken, fiyat duyarlılığı daha düşük olan müşteri gruplarını ve sektörleri hedeflemesi gerekiyor. Raporda son olarak, ortaya çıkan yeni teknolojiler, zayıf GSMH büyümesi ve durağan veya azalan nüfus gibi faktörler birçok şirketin gelecek pazar genişlemesini sınırlayacağını, girişim sermayesinin organik iş büyümesine daha fazla odaklanması gerekeceğini ortaya konuyor.

Küresel enerji dönüşümü ve web3, girişim sermayesi için hem zorluklar hemde fırsatlar sunuyor

Net sıfır arayışında, karbon bazlı yakıtlardan uzaklaşan küresel enerji dönüşümü ve kripto dünyasındaki mevcut abartı ve kargaşaya rağmen web3’ün artan etkisi ve girişim sermayesi açısından zorluk ve fırsatlar raporda ayrıntılı olarak incelenen iki diğer önemli alan arasında yer alıyor.

Bain’in analizi girişim sermayesi firmaları üzerindeki portföyleri karbondan arındırma baskısının; düzenleyici kurumlar, tüketiciler, B2B müşterileri ve yatırımcıların değişime yönelik çağrılarını artırmasıyla birlikte 2022’de yoğunlaştığını vurguluyor. Bain aynı zamanda, yeni alternatif enerji kaynakları ve diğer düşük karbonlu çözümler geliştirme yarışının, sermayeyi işe koymak açısından nesiller boyu sürecek bir fırsatı şekillendirdiğini belirtiyor. Rapor, enerji dönüşümünün trilyonlarca dolarlık yeni sermayeye ihtiyaç duyacağını vurguluyor. Yasal düzenlemeler, değişimin hızı, politika ve diğer konularla ilgili belirsizlik devam edecek olsa da, girişim sermayesi ve sermaye ortakların bu tür belirsizliklerin harekete geçmeyi gölgelemesine izin veremeyeceğini öngörüyor. Bunun yerine firmaların tecrübelerini geliştirmeleri, yeteneklerini artırmaları ve değişimi kendi avantajlarına çevirmelerini sağlayacak ağları beslemeleri gerekiyor.

Yardımcı ortağımız Armando Guastella “Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye de dekarbonizasyon yolculuğunda artık hızlanıyor. Sonuç olarak, bugün ESG lehine yatırımlar ve özellikle Enerji Dönüşümü ile ilgili projeler için büyük bir ihtiyaç ve ilgili talep var. Ulaştırma, Enerji Üretimi, Sivil Binalar, Endüstriyel Süreçler ve LULUCF (AKAKDO – arazi kullanım değişikliği ve ormancılık) olmak üzere beş makro sektör boyunca belirli hedefleri destekleyen birçok girişim halihazırda belirlendi.” dedi. “Ancak, 2050 veya sonrasında net sıfır hedefine ulaşmak için daha fazla çözüme ihtiyaç duyulacak. Arz mevcut talebi karşılayabildiğinde, bu Türkiye ve yatırımcılar için önemli bir fırsat olacağını ekledi”

Bain, girişim sermayesinin web3’ün getirdiği zorlukların da üstesinden gelmesi gerektiğini düşünüyor. Rapora göre, mevcut “kripto çöküşüne” rağmen, genel ifadesiyle web3 olarak bilinen kriptonun arkasındaki blockchain teknolojileri varlığını korumaya ve iş dünyası ile pazarlarda geniş kapsamlı etki sağlamaya devam edecek. Rapor; ister yeni nesil bilişim teknolojileri altyapısına yatırım yapan biri, ister web3 etkisine maruz kalan geleneksel şirketler üzerinde durum tespiti yapan bir fon yöneticisi veya yeni fon türlerini ve dağıtım kanallarını değerlendiren bir girişim sermayesi stratejisti olsun; web3’ün önümüzdeki 10 yıl içerisinde kritik bir tema olarak ortaya çıkma olasılığı çok yüksek olduğundan birçok fon için artık bu alanda deneyim oluşturma ve sonuçta ortaya çıkacak teknolojik değişimlerden yararlanacak araçlarını değerlendirme zamanı olduğu belirtiliyor.

 

Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı