SB Turkey’21, ikinci gününde markalara yol göstermeye devam etti
SB Turkey konferansı dünyadaki en iyi sürdürülebilir marka hikayelerini bir araya getirdi.
SB Turkey konferansı dünyadaki en iyi sürdürülebilir marka hikayelerini bir araya getirdi. Marka ve iş dünyası, uzmanlarla birlikte inovasyondan mutfağa, sanata kadar yenilenmenin farklı boyutlarını tartıştı.
Pandemi nedeniyle ikinci kez dijital olarak gerçekleştirilen, Sustainable Brands® Global Platformu’nun Türkiye buluşması olan SB Turkey 2021, iş dünyasını, markaları, yazarları ve uzmanları bir araya getirdi. ‘Regeneration (Yenilenme)’ temasıyla yapılan etkinliğin ikinci gününde, ilham veren konuşmalar yapıldı, sürdürülebilirlik farklı disiplinlerden gelenlerle tartışılmaya devam etti.
Etkinliğin değişmeyen isimlerinden, moderatör, Goodvertising Agency Kurucu ve Kreatif Direktörü Thomas Kolster, gezegenimiz için nelerin iyi olduğunu konuşmaya devam edeceklerini, önemli isimlerin ve yazarların fikirlerini paylaşacağını söyleyerek ikinci günün sunuşunu gerçekleştirdi.
Sürdürülebilir Yaşama İlham Vermek: Daha Yenileyici Bir Yaşam Tarzını Yaygınlaştırmada Katılımın Gücü
M&C Saatchi Group Strateji Direktörü Joanna Yarrow, ilk oturumda "Sürdürülebilir Yaşama İlham Vermek: Daha Yenileyici Bir Yaşam Tarzını Yaygınlaştırmada Katılımın Gücü" başlıklı bir sunum yaptı. İnsanlara deneyim imkânı verdiğinizde rejeneratf ve sürdürülebilirlik konusunda harekete geçmelerini sağlanabileceğini söyleyen Yarrow, şu konulara değindi: "Benim işim insanların daha rejeneratif olması için angaje olmalarını sağlamak. Burada temel fikir insanların bu konuyu içselleştirmeleri. Örneğin BBC ile yaptığımız bir projede bir ailenin günlük çöpünü onlarla doğaya bıraktığımızda çöpün ne kadar olduğunu, doğayı kirlettiğini görmelerini sağladık. Temel kompost yapımını gösterdik ve dönüşümü deneyimlemelerine olanak sunduk. Bazı ailelerin değişime uyduğunu ve günlük yaşamlarını değiştirdiklerini gördük."
Atıksız Mutfaklar ve Sürdürülebilir İşletmeler
Metro Türkiye CEO'su Sinem Türüng, "Atıksız Mutfaklar ve Sürdürülebilir İşletmeler" başlıklı oturumda Şef & Sosyal Girişimci Ebru Baybara Demir ile Şef, Yiyecek & İçecek Operasyon Sorumlusu Orhan Demirok ile gıda atığı konusunu konuştu. Türüng, Metro Türkiye olarak Türk mtfağının değerlerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak için çalıştıklarını söyledi ve şöyle devam etti: "Sürdürülebilirlik yıllardır bizim iş yapış biçimimiz. Konuya kendi operasyonlarımızdan başladık. 800 ton gıdayı aş evlerine ihtiyacı olanlarla paylaşmaları için yönlendirdik. İkinci adımda tedarikçilerimize 2030 yılına kadar atıklarını 50 azaltabilmeyi hedef olarak koyduk. Üçüncü kısımda müşterilerimize yönelik çalışmalar yaptık. Gıda atığıyla mücadele için bir kılavuz oluşturduk. Bunu tüm sektörle paylaştık. Biliyoruz ki önemli olan gıdanın atık olmasını önleyebilmek."
Ebru Baybara Demir, gıda atıkları konusunun tüm tarafların iş birliğini gerektiğini söyleyerek şu bilgileri verdi: "Gıda atığını toplayarak Belediyelerle iş birliği yapıyoruz. Sonra da çiftçilerle paylaşıyoruz. Türkiye'nin birçok belediyesiyle, otel ve restoran sektöründen birçok anlaşmamız var. Yaptığımız şey topraktan geleni toprağa geri vererek toprağı onarmak. Yanan orman arazisindeki küller, yüzeyi zift gibi bir maddeyle kapladı. Orman arazisi için özellikle büyük işletmelerin olduğu yerde iki ay içinde oluşturduğumuz kompost, orman arazisine serildiğinde toprağın iyileştirmesine yardımcı olacak."
Doğru menü planlama ve satın almanın önemine dikkat çeken Orhan Demirok, "Gıda atığının mutfakta önlenmesinde doğru mevsimde alınan ürünler, doğru menü planlama, doğru saklama koşulları ve personelin eğitimi konularında sektöre önemli görevler düşüyor. Nesli tehlikede olan hiçbir balığı, hayvanı kullanmıyoruz. Lokal gastronomiye önem veriyoruz, yöresel ürünleri daha küçük porsiyonlarda, limitli olduğu bilgisiyle sunuyoruz" dedi.
Sürdürülebilir Markalar – Oksimoronun Ötesinde Ne Var?
On Purhpose'un kurucusu Tom Rippin, "Sürdürülebilir Markalar – Oksimoronun Ötesinde Ne Var" konulu oturumda reklam olmasaydı dünya neye benzerdi sorusunu sordu ve reklamları sorguladı. Rippin "Toplumun bilgili olması, doğru tercihi yapmasını sağlıyor. Bedenimizde hücrelerimiz kendi rollerini biliyor. Şirketler büyümelerini maksimize etmeye çalışıyor. Oysa aynısı bedenimizde olsaydı kanser olurdu. Kendi gayesini anlamak, katkıda bulunmak, sömürmemek, daha çok irade sahibi olmak, kontrol etmek değil, hizmet etmek, diğer birimlerle bağlantılı olduğunu anlamak önemli. Bu bütünü sağlıklı tutmak hepimizin sorumluluğu. Pazarlamacıların, süper güçleri var, bunları toprağa yöneltirlerse, dönüşüm sağlama yolunda hepimize ivme kazandıracağına inanıyorum” dedi.
İnovasyon 1- Karbon 0
Lenzing AG – TENCEL Global İş Geliştirme Başkan Yardımcısı Florian Heubrandner
İnovasyonu konu aldığı sunumunda Lenzing'de 80 yıldır tahtadan, ahşaptan iplik üretme konusunda çalıştıklarını söyledi. Heubrandner şöyle devam etti: "2 yıl önce kendi ayak izimizi hesapladık. 2050 itibariyle karbon nötr olmaya karar verdik. Çok ayrıntılı planlar yaptık. Yeşil enerjiye geçtik, Çin'de bir tesisimizde kömürden kurtulduk. Maratonun devamında sıra tedarikçilere geldi. Ayak izlerini azaltmalarını istiyoruz. Bu da zaman, enerji, ilgi ve çaba gerektiriyor. Giderek daha fazla moda firması bu harekete katılıyor"
Mutfakta İsrafı Azaltmak
P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Kurumsal İletişim Direktörü Ayça Turgay, mutfakta israfı azaltma konusunu Yemek Yazarı, Refika'nın Mutfağı Yapımcı & Kurucusu Refika Birgül, Doğa Programı Yapımcısı & Aktivist Güven İslamoğlu ve Ekonomist & Influencer Saadet Algan ile masaya yatırdı. Turgay, P&G olarak üretimden tüketime kadar sürdürülebilirliği tüm süreçlerine ekleyen markalarından biri olan Fairy'nin hem bugün hem gelecek için çalıştığını söyledi. Turgay şu bilgileri verdi: "Toplumsal fayda ve bilinç yaratmak için çalışıyoruz. Gıdaların 1/3'ü israf ediliyor, israfın çoğu mutfakta gerçekleşiyor. Gıda Kurtarma Derneği ile iş birliği yaptık, 7 milyon TL'lik gıda israfını önledik. Tüm çevresel sürdürülebilirlik kaynaklarının korunması ve özellikle mutfakta israfın önlenmesi için çalışmaya başladık. Özlem Denizmen, Emrah Kurum, Saadet Aldan, Refika Birgül, Güven İslamoğlu'ndan oluşan bir komite oluşturduk."
Bu topraklarda sürdürebilirliğin başka bir adı olduğu, bunun adına bereket dediğimizi belirterek sözlerine başlayan Refika Birgül şöyle devam etti: "Bizim kültürümüzde sadece devam ettirmek değil üstüne katarak çoğaltmak var. Berekete tanrıçalar yapan toprakların çocuklarıyız. Fairy ile 3. yılımıza giriyoruz. Alışverişten mutfak malzemelerine çok ciddi farkındalıklar yaptığımıza inanıyoruz."
Doğayı korursan doğa da seni korur görüşünü paylaşan Güven İslamoğlu, çevre konusunda hükümet düzeyinde kıpırdanma olduğunu, bunun umut verdiğini söyledi. "Ne kadar kalabalıksanız sesiniz o kadar çıkar. Gençler sorumlu ve bilinçli, aktifler. Aileler ve firmalar da buna kayıtsız kalamayacak. İnsanlar bir şeyler yapmak istiyor. Markette fiyatı fazla bile olsa yeşil firmaları tercih ediyor, çünkü doğadan aldığını bir şekilde doğaya geri veriyor diye düşünüyor. Bu bir zincir, herkesi etkileyecek. Bizler de Fairy ile bu hareketin bir halkasıyız."
Saadet Algan, sürdürülebilirliği çocukların hayatlarının bir parçası yapmak istiyorsak, önce kendi hayatımıza yerleştirmemiz gerektiğinin önemine dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Suyu, elektriği, gıdayı boşa harcıyorsanız çocukların farklı fikirde olması mümkün değil. Sürdürebilirliği gerçekten hayatımıza yerleştireceğiz, böylece onlar da bizden örnek alacak."
Woohoo Baş Mutluluk Görevlisi Alexander Kjerulf, harika ofis, pahalı mobilyalar, bedava masaj, spor salonu gibi olanaklarla çalışan mutluluğunun satın alınamayacağını vurguladı. Kjerulf "Çalışanları iki şey mutlu eder: 1- İlişkiler 2- Sonuçlar. Değer verildiğiniz bir ortamda, iyi arkadaşlarınız olduğunda, yöneticiniz sizi gördüğünde, takdir ettiğinde mutlu olursunuz. Çalışanlar için iyi sonuç almak, işe yarıyor. İnsanlar fark yarattıklarını, iyi sonuçlar elde ettikleri hissini duymak istiyor. Pozitif bir geribildirim ve takdir kültürü geliştirmemiz lazım. Fazla mesaiyi bırakın. Verimlilik araştırmalarına baktığımızda eğer birisi 80 saat çalışıyorsa, 40 saat çalışandan daha az iş çıkardığını görüyoruz. Daha çok yoruluyor, daha çok stres yaşıyor, daha çok hasta oluyor," dedi.
Hepsiburada İş Geliştirme Grup Başkanı Mutlu Erturan, "E-Ticaret Ekosisteminde Kadın Girişimcilerin Desteklenmesi" başlıklı oturumda gazeteci, yazar Elif Ergu Demiral'ın yönelttiği soruları yanıtladı. Hepsiburada'nın 44 milyonu aşkın ürün çeşidini, ayda 250 milyon kişi ulaştırdığı bilgisini veren Demiral, "Teknolojiyi işlerinizi iyileştirmede nasıl kullanıyorsunuz?" diye sordu. Erturan, girişimciliğin Hepsiburada'nın DNA'sında olduğunu, bir kadın girişimci Hanzade Doğan Boyner tarafından kurulduğu bilgisini vererek, şöyle devam etti: "Teknolojinin gücüyle Türkiye'nin dijitalleşmesine öncülük etmeyi hedefliyoruz. Hepsiburada, teknoloji borsası Nasdaq'ta da işlem görmeye başladığı için Türkiye adına gururluyuz. Kadınların iş gücüne katılımı, ticarete atılmalarıyla ekonomiye katılmalarını destelemek ve birçok alanda farklı fırsat sunabilmek bizim için çok değerli. Başlattığımız Girişimci Kadınlara Teknoloji Gücü Programında, onlara kendi web siteleriyle, ödeme sistemi, depolama, gönderim, trafik çekme zahmetine girmeden pazar yerinde satış yapma olanağı sunduk. Bizim hedefimiz, küçük büyük tüm markalar ve işletmelerle birlikte büyümek. 23 bin kadın girişimcimiz, 65 kadın kooperatifimiz var. Toplam ekosistemde kadınların bu oranı 23'e çıktı. İndirimli kargo, indirimli komisyon oranları, ücretsiz fotoğraf desteği gibi desteklerimiz vardı, pandemide bunu artırdık” dedi.
Nestlé Türkiye Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü Zeynep Sungu “Sürdürülebilirliğin Ötesi” başlıklı oturumda ufuk açtı. Sungu, “Eğer önümüzdeki 9 yıl içinde doğru adımları atıp aksiyon almazsak gezegenimiz geri dönülemez noktaya gelmiş olacak. Gezegen üzerindeki tehdit çok arttı. Yanlış tarım, biyoçeşitliliğin azalması, iklim değişikliği… Son dönemde sürdürülebilirlik hayatımıza girdi. Bundan sonraki dönem onarıcı hareketler yapmamız, aldığımızı geri vermemiz lazım. Markaların her birinin amacı var ama bunun samimi olduğunun algılanması gerekiyor” dedi.
Yıldız Holding İş Sürekliliği, Uyumluluk ve Sürdürülebilirlik Genel Müdürü Nihan Bağrul ve İpeker Tekstil Yönetim Kurulu Üyesi İhsan İpeker, Dünya Gazetesi Editör & Köşe Yazarı Didem Eryar Ünlü moderatörlüğünde “Zamansız Markaların Gelecek Yolculuğu” konusunu ele aldı. Bağrul, “Sürdürülebilirlik platformunu hayata geçirdiğimiz ilk yıllarda karbon ayak iziyle başladık, sonraki yıllar BM'in prensiplerini benimsedik. Yerli bisküvilik buğday çalışması yapıyoruz. Yerli kaynaklardan temin edilebilir noktaya varmak istiyoruz. İyi tarım uygulamaları, verimli sulama için fırsatlarımız var. Markaları geleceğe taşımak için uzun vadeli programlar ve adımlar atmaya hazırlanıyoruz” dedi. İpeker ise “Dönüşümün en fazla yaşandığı sektörlerden biri tekstil. Son zamanlarda sürdürülebilirlik deyince akla çevre boyutu geliyor ama bunun sosyal boyutu da var. 100 aile şirketi olarak devam eden en eski kurumuz. Biz genel sürdürülebilirliğin her boyutunu vicdan çerçevesinde ele alan, insanı tüm çalışmaların odağına koyan bir yapıda hareket ediyoruz. 1 Ocak'tan itibaren 100 yenilenebilir enerji kullanıyoruz. Kullandığımız su geri dönüşümden geliyor. Vegan üretimimizle hayvansal ürünlerin endüstrileşmesine karşı duran bir şirketiz. Vegan ipek üretimine geçtik. Moda endüstrisinde pozitif geribildirimler alıyoruz. Tüketeceğimiz başka bir dünya kalmadı. Fırsat tüketicilerin elinde. Bu değişimin büyük parçası olacak gençler hepimize ilham verecek” dedi.
“Sürdürülebilir Sanat ile İyi Bak Dünyana” başlıklı oturumda Sanatçı, Tasarımcı Pınar Akkurt, Küratör Rana Kelleci, Gazete Oksijen Yazarı Bahar Akıncı ve Kale Grubu Kurumsal İletişim Müdürü Zeynep Özler fikirlerini paylaştı. Kelleci, “Sanat ve kültürde söylemle eylemin uyumlu olmasını denetliyor, doğru bulmadığı durum varsa tepki gösteriyor. Sanat doğa ve çevre problemleriyle bağ kurmamızı ve bunlar hakkında düşünmemizi besliyor” derken Özler konuya şu açıdan yaklaştı “Sanat kişinin kendi dünyasında bağ kurabildiği ölçüde anlam kazanıyor. Biz farklı disiplinden gelen, aynı amaca hizmet eden, sürdürülebilir sanatı ele aldık, kendi alanında dünyaya sanatı sürdürülebilir kılmak için yola çıktık” dedi. Akkurt ise “El altında olan ve çöpe gidecek malzemeleri değerlendiriyorum. Bana göre her şeyden bir şey yapılabilir. İleri dönüşüm üzerine çalışıyorum, hepimizin her gün gördüğü malzemelerle neler yapılabilir diye araştırıyorum” diyerek oturumu sonlandırdı.
Given CEO’su ve Kurucu Ortağı Becky Willan “Amacın Gücünü Ortaya Çıkartmak” isimli bir sunum yaptı. Sunumunda “Amacın işinizin bütün aşamalarında benimsenmesi çok önemli. Değer zinciriniz boyunca sorunları anlamadığınız sürece amacınızı ortaya çıkaramazsınız. İşinizi yeniden oluşturmanız dünyaya daha az zarar vermek üzerine değil, dünyaya yarar vermek üzerine olmalı” dedi.
Ahbap Derneği Genel Başkanı ve Müzisyen Haluk Levent ve SB Turkey Danışma Kurulu Üyesi Ebru Ertan Bilge “İyi İnsan ve İyi Toplum İnşası” başlıklı oturumda bu konuyu ele aldı. Ahbap Derneği’nin nasıl kurulduğunu aktaran Levent, “Ahbap hep vardı, 6 yıl önce teknolojinin gelişmesi etkileşimi artırdı. Yardımların ulaşmasını hızlandırdı. Ahbap en başta internetteki yardım kirliliğini önledi. Gönüllülerimiz çok iyi araştırıyor. Biz parayı görmüyoruz, ihtiyaç sahibiyle hayırseverin yardımıyla buluşturuyoruz. Protez, kira vs. kişiye doğrudan para verdiğimiz çok azdır, genelde makbuzunu gönderiyoruz. Herkesin önünde şeffaf şekilde çalışma yapıyoruz. Ne yapmışsak kamuoyuyla paylaşıyoruz. Yaklaşık 70 şehirde varız.” dedi. Sonraki projelerine de değinen Haluk Levent, “SMA olayı çok ciddi bir sorun. Anneler çocuklarının gözlerinin önünde erimesine dayanmıyorlar. Çocuk yapmak isteyenler bize başvursunlar, biz onların testlerinin parasını öderiz. Çocuklar SMA'lı doğabilir, doğmayabilir diye risk haritası raporları vereceğiz. Yakında otizmle ilgili bir anaokulu yapıyoruz. Çocuklarımız otizmli olmayan çocuklarla birlikte eğitim görecekler. Çocuklarımızı çok daha iyi noktalara getireceğiz. Ben ölmek istemiyorum, hayat çok kısa! Hepimiz tabii ki öleceğiz. Ölümü uzatmanın yolu var mı? Kendimi çok mutlu edersem ölümü uzatabilirim. Mutluluk evren içinde evrene karşı kazanılmış zaferler. Evrene karşı her gün zafer kazanmak demek bir çocuğun, acı çeken bir hayvanın hayatına dokunmak demek” diye sözlerini sonlandırdı.
“Şirketler Amacın Ötesine Geçip Takıntının Gücünü Keşfettiğinde Ne Olur?” sorusuna SYLVAIN CEO’su Alain Sylvain şöyle cevap verdi, “Şirketlerin ön plana çıkarak sadece bir iş veren olmaktan daha güçlü rolü üstlenmeleri konuşuluyor. Şirketlerin yeni bir rolü oldu, amaç endüstrisi ortaya çıktı. Günümüzde sizin için amaç oluşturalım diyen şirketler var. Tüketiciler, özellikle yeni nesil, bir markanın onların da amacı olacak bir amacı olmasını istiyor. Tüketicilerin 53'ü iddia ettikleri gibi topluma yardım etmediklerini düşünüyor. Bütün bu eleştirilere rağmen amaç yine de önemlidir. Şirketin amacı ortaya koyması yeterli değil, o amaca kendini adaması da gerekir. Yapımızı değiştiren şey takıntılı olmaktır, bu nedenle organizasyonların da tutkusu olmalı. Örneğin Osmanlı mimarisinde sadece insanları düşünmemişler, kuşlar için de yuva yapmışlar. Amaca yönelik bir tutkunuz olduğu zaman bu büyük bir vizyona sizi götüren itici güç olur. Amacım bu değil, tutkum bu diyecek noktaya gelmek önemli.”
“Amaç Odaklılık – Bütün Markalar İlgileniyor, Hepsi Harekete Geçemiyor. Çözüm Nerede?” başlıklı oturumda Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü Arda Öztaşkın, Facebook FMCG, Perakende ve Teknoloji Sektörleri Grup Lideri Özge Gilan ve Marka ve İletişim Danışmanı / Eğitimci Ahmet Akın konuyu derinlemesine inceledi. Gilan, “Artık sürdürülebilir bir dünya için aksiyon almak gerekiyor. İnsanların bilinci arttı. Zamanın az olduğunu görüyoruz. Son yıllarda insan haklarıyla ayrımcılıkla ilgili hassas ve önemli konular konuşulur hale geldi. Doğa olayları yaşandı. Kovid sonrası tek bir insanın bile dünyayı nasıl etkileyebileceğini gördük. Yeni jenerasyon markaların bu konuları sadece konuşmasını değil, harekete geçmesini ve insanları da harekete geçirmek için araçlar bulmasını istiyor” dedi. Öztaşkın, “Amaç odaklılık hep vardı. Bu şirketler ve markalar için de geçerli. Amacın niteliği değişti. Mevcut üretim sistemiyle dünyanın kaynaklarını 1.7 kat daha hızlı tüketiyoruz. Bu konuyu daha çok konuşuyoruz çünkü bu insanların günlük hayatına girdi. Amaç odaklılık şirketin DNA'sında oluyor, sonradan üzerine giydirebileceğiniz bir giysi değil. Tüketici sen kendi işini yaparken, bana, topluma, gezegene ne kattıda bulunuyorsun, zarar veriyor musun, bunun takipçisi oluyor. Bu konu şirketler açısından yaşamsal bir konu. Sürdürülebilirliğin temelinde insanca yaşam, adalet, yaşanabilir şehirler, nitelikli eğitim var” dedi. Akın ise “Bu öyle bir konu ki 3 gün değil, 30 gün konuşulsa yeridir. Bu konu büyük önem taşıyan hatta vahim bir konu, ılımlı şekilde altından kalkamayız, tutkulu olmamız lazım” diyerek paneli sonlandırdı.
Etkinliğin üçüncü ve son gününde "SB Brands For Good” Türkiye Hedefleri ve Yol Haritaları Konuşulacak
SB Turkey 2021 kapsamında etkinliğin son gününde Türkiye'de de başlatılacak "SB Brands For Good" hareketi konu edilecek. Markaların güçlerini birleştirerek daha sürdürülebilir bir yaşam tarzını tüketicilerin de benimseyebilmesi ve bu doğrultuda kültürel bir dönüşüm yaratma misyonuyla başlatılmış, kolektif bir hareket olan "SB Brands For Good"un Türkiye hedefleri ve yol haritaları ele alınacak.
SB Turkey 2021 Konferansı, rejenatif marka dönüşümü için çalışan Loreal, Nestle, Unilever, Pepsico, Fairy, Hepsiburada, Metro, Tencel, Coats, Shell, Yapı Kredi, Kordsa, Signfy, KTSM, İpeker, Yıldız Holding, Kalkınma Yatırım Bankası markalarının destekleriyle gerçekleşiyor.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı